Hasta - Pasta - Yasta

Posted by JANTİ | Posted in , , , , | Posted on 23:28

0

 Selam Millet!

 Blogta hep böyle bi mallık yapmak istemişimdir sonunda o büyük hayalime kavuştum,yaptım onu,çok sevinçliyim hatta öyle sevinçliyim ki eteklerim zil tutuştu.Sanmayın etek giyiyorum yahut İskoç asıllıyımda ecdadımın geleneğini yaşatıyorum.Sadece konuya nasıl gireyim bi türlü bilemedim saçmalıyorum işte canlarım,bidenelerim...

 Günlerdir hastayım,yorgan döşek yatıyorum anasınısatayım.Bu da uzun süredir yazmayışımın bir bahanesi olmuş oldu tabi.Gerçi o kadar çokta aktif değilim blogta,farkındayım.İşte arta kalan zamanlarda ki bu en az 10 günde bir gerçekleşiyor o zamanlarda varsa yazmak istediğim birşey basıyorum klavyemin tuşlarına usul usul.

 Konunun içine sıçtım kannımca.Ne diyordum?Ha günlerdir hastayım işte cancazlarım.Nası bi hastalık hala çözmüş değilim ve maalesef ki hala tam olarak atlatamadım nalet olsun.Salı günü boğaz ağrısı ki sabah inanmazsınız boru gibi sesim vardı konuşmaya utandım,çarşamba öksürüğe çevirdi,perşembe öksürük nezleye ya da gribe arasında ne fark var onuda bilmiyorum ya işte ikisinden birine çevirdi.Kaç gündür sümkür allah sümkür ne burun kaldı ne mendil.Burnumun bütün derileri adeta yılan derisi gibi soyuldu,yenilendi.Kaç kez kusacak oldum kusamadım dedim bari içimdekileri doğrucana bloga kusayım.İyi yapmışım değil mi?

 Ben ki bu yaşına değin hastaneye bi doğum bi de sünnet gibi zaruri ihtiyaçlar için gitmiş bi insanım hastaneye gitmek zorunda kaldım ama muayene olmadım,olamadım.Sevmiyorum o hastahane kokusunu,o kuyrukları,doktorların o umursamaz tavırlarını.

 Ben ki 10 yaşına kadar hap içmemiş bi insanım 3-4 günde içmediğim ilaç -ki bunlardan biri de lanet ettiğim aspirindi,içmediğim bitki çayı,yemediğim meyve sebze kalmadı.Bi an acaba muayene olmamakla acep hata mı ettim diye iç düşüncelere daldım ama sonuca ulaşamadım.

 Ben her kış bi kere böyle salya sümük hasta olur bitirirdim hasta olma olayını o mevsim için.Bu sene bu istatistiği çürütmek zorunda kaldım maalesef ki.Öyle ki şunun surasında daha 2-3 hafta olmuyordu bir nezle vak'asını atlatalı.Anlayamadım,çözemedim bu aynı mevsim hatta aynı ay içindeki ikinci hastalığı.

 Acep sorun bende mi?Hayır hayır belki de bu seneki kışta olmalı sorun.Zaten haberlerde yok yüz yılın yok bin yılın en soğuk kışı gibi söylemler geçiyordu.Kesin sorun bu kışta hacı,aldattı bizi.Önce yok ben öyle bin yıllık kış falan değilim deyip sıcak yüzünü gösterdi,inandırdı kendine sonra da arkamdan vurdu.

 Olmadı,olmadı 2011.Oysa senle ilgili daha güzel hayallerim vardı.Beni hayal kırıklığına uğrattın,çok kırdın beni.Neyse ki önümüzde bi Şubat ayı var.O zaman anlarız senin ne bok olduğunu.

 *İçimden dipnot düşmek geldi la.Dedim ya sünnet oldum anlayın ben erkeğim falan.Dur lan gerçi öyle dememişim sadece sünnet oldum demişim.Ama siz öyle dedim farz edin işte canlarım.Yav inanmazsınız kızlarda sünnet oluyormuş yahu."Hadi len" sesini duyar gibiyim ama cidden doğru bilgi olum niye inanmıyonuz la.Afrikanın bazı bölgelerinde kızlarda sünnet oluyomuş böylece sexte erkekler daha çok zevk alıyomuş.Yaaa bilmiyodunuz değil mi?Hala inanmayanlar falan çıkarsa eğer google amcaya sorsun o en doğrusunu bilir ama bende onun yalancısıyım tabi.

 Bunu niye mi yazdım?Bilmem.Ama kötü mü oldu la yeni bişey öğrenmiş oldunuz işte.Zaten hastayım.Daha doğrusu herkes hastayım sanıyor,yastayım kimse bilmiyor.Hastayım mastayım yastayım demişken yazıyı da bi tekerleme ile bitireyim istedim hepiniz biliyorsunuz tabi...

".hastayım hasta canım ister pasta
pastamı yediler bana cüce dediler
cücelikten çıktım ablama gittim
ablam pilav pişirmiş içine fare düşürmüş
bu fareyi ne yapmalı minareden atmalı
minarede kuş var kanadında gümüş var
amcamın cebinde türlü türlü yemiş var "
 
Canım pasta istiyo la...

Kör Olan Kim?

Posted by JANTİ | Posted in , , , | Posted on 01:07

0

 Aslında uzun süredir yazmak istediğim bi yazı vardı.İzlediğim ve çok etkilendiğim bi film hakkında nacizane fikirlerimi paylaşmak istiyordum.Ama yazıyı kafamda tam olarak kuramayışımdan ve hep erteleyişimin yüzünden bugüne değin beklemek zorunda kaldım.

 Fena da olmadı aslında.Zamanın anlam ve ehemniyetine daha uygun olacak sanırım şimdi.Ama keşke filmi az önce izlemiş olsaydım da sıcağı sıcağına yazsaydım da diyorum hani doğru konuşmak gerekirse.

 Efenim malumunuz 7-14 Ocak Görme Engelliler haftası...Üstüne yazacağım film de görme engelli bir çocuğun yaşadıkları ile ilgili.İran sinemasının en değerli ve en güzel filmlerinden biri : Cennetin Rengi



 Filmin asıl ismi Tanrının Rengi.Majid Majidi'nin yazıp yönettiği filmde görme engelli Muhammed'in başından geçen olaylar masalsı ve dokunaklı bir şekilde anlatılıyor.

 Filmin konusundan biraz bahsetmek gerekirse; görme engelliler okulundan yatılı okumakta olan Muhammed okulun tatil olmasından sonra babası tarafından istemeye istemeye köye götürülür.İstemeye istemeye diyorum zira Muhammed'in babası onu götürmeyi pek fazla istememekte ve ondan utanmaktadır.Neyse efenim,sonunda baba-oğul giderler köye.Muhammedin annesi ölmüştür ve babası da yeni evlilik planları yapmaktadır.Bu da aslından onu istemeyişinin bir başka nedeni.Köyde Muhammed'in sevecen ninesi Aziz ve iki kız kardeşi bulunmaktadır.Köyünde Aziz ve kardeşleriyle mutlu günler geçiren Muhammed'i babası kör bir marangozun yanına çırak olarak vermeyi düşünmektedir ancak annesi buna razı gelmez.Ancak o yine de annesini dinlemez ve Muhammed'i marangozun yanına verir.Muhammed marangozun yanında ağlamakta,kör olmaya lanet etmekte,ninesi Aziz ise oğluna kızgın ve dargın bi şekilde evi terketmeye karar verir.Oğlu zar zor da olsa annesini eve tekrar getirse de Aziz hayata gözlerini yumar.Evleneceği kadın da evlilikten vazgeçinde bitap düşen Muhammed'in babası onu eve geri getirmeye karar verir.Ancak yolda gelirlerken tahta bir köprü üzerinde karşıya geçerlerken köprü yıkılır ve Muhammed azgın nehrin sularına düşer.Babası  da şaşkınlıkla atlar nehre.Uyandığında ise herşey için çok geçtir artık.Muhammed ölmüştür.



 Filmin konusu kabaca bu şekilde.Filmde öyle sahneler var ki en sert,en duygusuz,en kaba bi insan bile göz yaşlarını tutmakta zorlanabilir.Kör Muhammed'in yere düşen bir kuşu elleriyle yuvasına koyma çabası,çiçekleri kör alfabesiyle okumaya çalışması,Aziz'in kıyıya vuran balığı nehre bırakması...Herşey o kadar yerli yerinde o kadar şiirsel ki.Muhammed'in şu sözleri hele ki;

"görebilseydim... diğer çocuklar gibi köy okuluna giderdim. ama ben dünyanın öbür tarafında körler okuluna gitmek zorundayım. öğretmenim tanrının körleri daha çok sevdiğini söyledi. çünkü onlar göremiyormuş. ben de eğer öyle olsaydı bizi kör yapmazdı, çünkü böyleyken onu göremeyiz dedim. o da bana "tanrı görünmezdir, o her yerdedir. onu istersen hissedebilirsin, parmaklarınla onu görebilirsin" dedi. ben de her gün parmaklarımın dokunduğu her şeyde tanrıyı aradım... ve ona her şeyi anlattım. kalbimdeki sırları bile..."

 Şu anlamlı günler de Cennetin Rengi'ni ve Majid Majidi'nin Söğüt Ağacı olmak üzere diğer filmleri izlemenizi ısrarla ve şiddetle tavsiye ederim.Belki o zaman anlarsınız "Acaba kim kör?"

 Göz ki hayallerimizi yıkan bir katildir,dışarısı görmek istemediğiniz çirkinlerle doluysa bir körün en büyük korkusu "görmek"tir.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...