Bir 17 Mayıs Günü...

Posted by JANTİ | Posted in , , , , , | Posted on 22:35

0

  Bu gün 17 Mayıs,bu gün kutlu bi gün.Hafızam beni yanıltmıyor ise hayatımda ilk maçı bundan tam 11 sene evvel izlemiştim.O yaşın verdiği saflıkla tabi ne maçı olduğu,ne kadar önemli olduğu konusunda pek fikrim yoktu.Ama geçen yıllarla birlikte şimdi aynı maçı defalarca izlediğim halde daha büyük heyecanla izliyorum.Her seferinde tekrar gurur duyuyorum takımımdan,gözlerim doluyor Allah sizi inandırsın.Yakın bi gelecekte "İmparator" ile birlikte umuyorum ki daha büyük zaferler,kupalar kazanacağız.Neyse,yazının asıl konusu bu değil aslında ama o kutlu güne değinmeden edemedim.

  Bu gün 17 Mayıs,bu gün kutlu bi gün.Takvim yaprakları 17 Mayıs 2010'u gösterdiğinde şu an okuduğun bu yazının bulunduğu bu naçizane blog açıldı,ben açtım yani.Evet ben de farkındayım bu blogu açarak ne kadar iyi birşey yaptığımın ve neleri değiştirdiğimin.Tabi ancak okuyan bilir.

  İşin öyküsüne gelecek olursak ki bu kısımlar hep ilgi çekici olmuştur.

 Hep bişeyler yazmak istiyordum.Daha çokta futbolla ilgili şeyler.Takip edilmek,okunmak peşinde değildim,şimdi de değilim tabi.Blogu ilk açtığımda ismi(adresi) "3vakte" idi.Ne kadar güzel bi isim değil mi?O sıralar çok kullandığım ve benim için sihirli diyebileceğim bi kelime.İlk birkaç yazı sadece futbolla ilgili şeylerdi.Şimdi bakıyorum da o yazılara ilk defa böyle bi işe kalkışan biri için hiçte fena değil aslında.

  Blog dünyasını zamanla keşfettikçe -ki ilk takip ettiğim bloggerlar HBBA ve sanırım Pucca idi, işin yönü biraz kaydı ve zamanla ziyaretçi defterine benzedi blog.Fena da olmadı hani.Blog işi insanı az da olsa rahatlatıyor.

  Düşünüyorum da 1 yıl ne çabuk geçmiş,göz açıp kapayıncaya kadar olmasada.Şu geçen 1 yıllık süre zarfında aslında blog tam olarak istediğim yere gelmedi.Ama kimin umrunda ki?

  Sadece okuyan bilir beni,nasıl biri olduğumu...Yani siz...

  "Bilmem Anlatabildim mi?"nin 1.yılı kutlu olsun,umarım seneye daha iyi bi yerde oluruz hepimiz.Blog dün yasında bana ilham veren HBBA,PuCCa,Sami Hazinses ve niceleri iyi ki varlar.Ve 17 Mayıs 2000 günü bize Galatasaraylı olmanın onurunu,gururunu ve farklılığını yaşatanlara bir kez daha teşekkürler.

Geleceğin Yıldızı Sensin!

Posted by JANTİ | Posted in , , , , | Posted on 15:55

0

   Malum bugün 23 Nisan,hep neşeyle doluyor insan."23Nisanblog"kapsamında blogumu bir günlüğüne 23 Nisan çocucuğuna bırakacaktım amma bulamadım çevremde öyle bir gençBen de 23 Nisan çocuğu sayılırım deyip kendim bişeyler yapmayı düşünüyordum ki UNICEF imdadıma yetişti,Defne'nin yapmış olduğu resmi gönderdi,kendini kandırma,bunu yayınla dedi.Emir büyük yerden,dinlememek olmaz..Resim pek güzel,ben yapmaya çalışsam yapamamam şu  yaşımda,inanın.

  Defne (6) UNICEF yararına Roche tarafından düzenlenen ‘Geleceğin Yıldızı Sensin! Ne Olmak İstersin?” resim yarışmasına katıldığı resmini paylaşıyor."Ben de bi şekilde Defne'nin duygularına ortak oldum,bu güzel resmi paylaşarak "Janti insan"profilimi zenginleştirdim.Övünmek gibi olmasın güzel insanım.

 

Bana Güzel Bir Şey Söyle Yoksa Kalkmıycam

Posted by JANTİ | Posted in , , | Posted on 21:03

0

  Yeni bi yazı yazmanın vakti gelmişte geçiyor.Artık kendimi en geç iki haftada bir yazı yazma zorunluluğunda hissediyorum.Sanırım blogun en kötü yanlarından biri de bu.En kötü yanı da yazdıklarınızı kimsenin okumuyor oluşu olmalı,en azından benim için öyle.
  
   Siz,çok saygıdeğer,çok sevgili ziyaretçilerim ve takipçilerim...Aslında geçen haftadan beri düşünüyorum bu yazıyı ama bi türlü elim gitmedi blogger.com/üye girişi/gönderme/yeni kayıt'a.Bu gece nedense yazmak geldi içimden,sadece yazmak,başka hiçbir işle uğraşmadan.Yazmayı düşündüğüm şeyler bunlar değildi aslında daha farklı şeyler yazacaktım ama bi başlayınca yazmaya, insan tutamıyor kendini,bi farkediyor yazmak istediği şeylerden tamamen sapmış,konu büsbütün başka yerlere yönelmiş.Tıpkı benim gibi...

  Bugünlerde herşey karmakarışık,anlamsız geliyor bana.Bunu da şu an farkettim.Yapmak zorunda olduğum o kadar şey var ki,ama ben bunların hiçbirini yapmak istemiyorum aslında.Lakin sonuçta hepsini de yapıyorum gönülsüzce,baştan savma.

  İçimde nedenini anlayamadığım bi beklenti var.Evet,birşey bekliyorum ama neyi beklediğimi bende bilmiyorum.Bir işaret evet bi işaret belki de.Günler farkına varmadan geçip gidiyor.Bense hep bi sonraki güne erteliyorum o günün işlerini ve son nefeste yetiştiriyorum hepsini.

  Zaman çabucak geçsin istiyordum önceleri,bir an önce ne olacaksa olsun ne bitecekse bitsin,neler yaşanacaksa yaşansın.Çünkü umutlarım daha büyüktü gelecek adına,emindim yarının güzel olacağına.Tabi o zamanlar en büyük umut kaynağım,sevgi çınarım vardı yanımda.Onunla en karanlık günler tospembe gelirdi bana.Umutlarım vardı hayallerimi besleyen,yeminlerim vardı gerçekleşmeyi bekleyen.
 
  Okuduğum roman böyle yaptı beni,biraz da şu an dinlediğim müzik,içime bi karanlık çöktü,haliylen yazıya da.Yoksa inanın yazmak istediğim bunlar değildi.Bu seferlik böyle oldu,affedin beni,olmayan sizden bile af diliyorum,anlayın düştüğüm hali.

  Yazıyı bikaç defa okuduktan sonra çoğu yerini yeniden yazmayı düşündüm fakat bu yazı daha önceden tasarlanmış bi yazı değildi.Bi anda, kendiliğinden oluştu.Yazarken adeta başka alemlerdeydim,geçmişteydim,yazıyı bitirince döndüm dünyaya.

 Selam dünyalı,selam dünya...

    Kalkmıycam!

Ben düşmekten yoruldum.
Kalkmıyorum artık.
Amerika'yı başkaları fethetsin.
Dünyayı başkaları kurtarsın.
Birileri bir yerlerde aşık olsun,
birileri ayrılsın,
birileri ağlasın.
Ben düşmekten yoruldum.
Kalkmıyorum artık.

Erhan Güleryüz



Sevgi Ülkesinde Yaşamak Vardı

Posted by JANTİ | Posted in , | Posted on 22:38

0

  Her insanın yaşamdan bi isteği,beklentisi vardır.Ben de bi insan olduğuma göre benimde isteklerimin,hayallerimin olması gayet normal.Normal olmayan benim bu yaşıma değin hiçbir isteğimin,hayalimin gerçekleşmemiş olması.Bunda kimi zaman küçük olsada çoğunlukla büyük ve gerçekleşmesi zor olan hayaller kurmamın ve hayallerimin gerçekleşmesinin başka insanlara bağlı olması da önemli bi etken.

  Ama düşünüyorum da dünyaya yeniden gelsem ve istediğim bi hayat verilse bana sanırım şöyle bi hayat sürmek isterdim:



 Küçük ve şirin bi sahil kasabasında başlamalı hayatım.Herkesin birbirini tanıdığı,sevdiği,saydığı,büyük dostlukarın ve büyük aşkların yaşandığı sıcacık bi sahil kasabası.

  Evler birbirine bitişik olacak,sıcak komşularımız olacak.En yakın komşumuzun bi kızı olacak,adı "J" ile başalayacak.Büyürken beraber,oyunlar oynayacağız,kavgalar edeceğiz,annelerimizin yanına koşup birbirimizi şikayet edeceğiz.

  Derken büyüyeceğiz,okula başlayacağız.Aynı okula kayıt olacağız,aynı sınıfa düşeceğiz.Annelerimiz bizi en ön sıraya beraber oturtacak,beraber ağlayacağız.Kavgalarımız okulda da devam edecek ama tatlı kavgalar bunlar,öğretmen bize kızacak biz birbirimizi suçlayacağız yine.

  Büyüdükçe ona karşı bişeyler hissettiğimi farkedeceğim ne olduğunu bilemediğim.Sınıftaki diğer erkeklerle samimi olması beni huzursuz edecek,kıskanacağım onu herkesten,bazen kendimden bile.

  Yıllar sonra ona aşık olduğumu anlayacağım,okula beraber gidiş gelişlerimizde, onu anlamsız kıskançlıklarım düşündürecek ve bu pek hoşuna gitmeyecek.

  O hep hayallerinden bahsedecek,içinde benim olmadığım.Hayal kurarken yüzünün aldığı tebessüm,gözlerindenki ışıltı beni mutlu edecek,ama hayallerinde benim olmamam da içimi kemirecek.

  O benim hayallerimi soracak sonra.En büyük hayalimin "o" olduğunu söyleyemeden,hayallerime onu koyamadan bu sefer ben anlatacağım.Ara sıra sözümü kesip tavsiyelerde bulunacak.

  Yıllarla birlikte aşkım daha da kuvvetlenecek.Liseyi de beraber okuyacağız.Aynı okul aynı sınıf.Kavgalarımız azalacak,hayallerimiz büyüyecek,gelecekten beklentilerimiz artacak.

  En sonunda daha fazla tutamayacağım kendimi,geçeceğim karşısına,ilan-ı aşk edeceğim,dökeceğim içimde ne varsa.Şaşıracak,cevap vermeden ayrılacak yanımdan.Bikaç gün hiç konuşmayacak,kaçamak gözlerle bana baktığını farkedeceğim ders aralarında.Konuşmayışı beni üzecek,pişman olacağım...

  Neden sonra birden yanıma gelecek,bi öpücük konduracak yanağıma.Şaşkınlıktan dilim tutulacak,ne diyeceğimi bilemeyeceğim.Sonra sımsıkı saracağım onu,öpüp koklayacağım.

  Yıllar sonra bir kır düğününde evleneceğiz,kendimi onu mutlu etmeye adayacağım.Kavgalarımız evliliğin tuzu biberi olacak....

Nasıl İsyan Etmem İbo

Posted by JANTİ | Posted in , , , , | Posted on 23:20

0

  Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Düne kadar aklımın ucundan geçmiyordu İbrahim Tatlıses ile ilgili bir yazı yazmak.İbonun çok büyük bi hayranı olduğum ve onu çooook sevdiğimi söyleyemem,sadece normal bi insan olarak birinin vurulması,ölüm riskinin olması üzdü beni.Allah acil şifalar versin,ölürse nihayetinde bir gün elbet ölecek, ölümüne ağlamam yani,sevinmem de.

  Çocukluğumda yani daha 8-10 yaşlarındayken korsan cd'lerden çok şarkısını dinlemişliğim,ezberlemişliğim,çok filmini izlemişliğim,haline üzülmüşlüğüm olmuştu.Severdim o zamanlar yani.Yıllar geçince eskisi kadar sevmez oldum,bunda artık o tarz müziklere ilgi duymuyor olmamın da katkısı vardır elbet.Ama asıl sebep, yıllarla birlikte benim aslında eski yani Ayağında Kundura'yı söyleyen İbo'yu sevdiğimi anlamamdı.Ben o "halktan biri" olan daha samimi,daha içten İbo'yu seviyordum.O zamanlar daha bi güzel söylüyormuş ayriyaten şarkıları.

  Bu yazıyı yazma sebebime gelecek olursak,dün tv izlerken rastgele öyle zaplarken Beyaz TV'ye rast geldim.Bir de ne göreyim?

 İBO SHOW

 Bi an saflıkla "bu adam ne zaman iyileşti de  program yapmaya tekrar başladı"dedim.Ama sonra anladım ki programda İbo yok...İbo hala hastane de ölüm-kalım savaşı veriyor.

  Ama çalıştığı kanalda yaptığı program devam ediyor ve onu sevdiğini söyleyen insanlar onun programında şarkı söylüyor,eğleniyor.Herkes başımıza iyilik meleği kesiliyor ama görülüyor ki amaç belli : RATİNG

  Ve ben bir kez daha anladım ki ölümlerden,ölülerden,ölmek üzere olanlardan.hayati riski bulunanlardan bizim kadar nemalananlar,çıkar sağlayanlar,kendine bi pay koparmaya çalışan yok.

  Öyle kameralar karşısında hastahaneye ziyarete gidip açıklama yapmak falan bunları yemeyiz biz.Hepsinin olmasa da çoğunun oraya "iyilik meleği"görüntüsü vermek için gittiğini ve samimi olmadığını biliyorum.Ama bakın ben söylüyorum ki İbo yarın ölse sokaktan birinin ölmesi kadar üzülürüm en fazla.Çünkü İbo'yu sevmiyorum.Ama nefrette etmiyorum,nötrüm.En azından ben samimiyim.

  Ben de buradan iyilik meleği görüntüsü vermek adına İbo'ya geçmiş olsun diyor,acil şifalar diliyorum.Dualarımız seninle.
(Farkettiyseniz ben de İbo üzerinden nemalanmış oldum.Eğer farketmediyseniz...)



Ben İboyu bu haliyle bu türküyle seviyorum işte.

Dünyaya Kadın Olarak Gelsem Eşcinsel Olurdum

Posted by JANTİ | Posted on 15:39

1

   Öncelikle geç kalınmış bir yazı oldu bu biraz.Daha doğrusu kızlarla kadınlarla ilgili kusmak istediğim bikaç şey vardı 8 Mart'la birlikte bahanem oldu ikisini de aradan çıkartmış oluyorum.

  Ben kızları,kadınları çok severim.Güzel olanlarını bilhassa,yani kalbi güzel olanları.Onlar bizim canlarımız,koparmaya kıyamadığımız çiçeklerimiz,bidenelerimiz.Onlar olmasa ne bok yerdik lan diye düşünmeden edemiyor insan.Ben size söyleyeyim yarrağı yerdik.Cidden yerdik ha.Onlar olmasa kannımca etraf "erkek gibi karılarla" ya da "karı kılığında erkeklerle" artık hangisiyse onla dolardı,yarrağı hakkattten yerdik.

  Evet ben kadınları  çok seviyorum.Bu tabiatiyle çok normal.Ne lan gidip adamları mı seveyim yani değil mi?Şu 8 Mart dolayisiylen de onlardan bi istirhamım olacak.

  Babet diye bi halt icat etmiş yarrağın teki ki o babetler götüne girsin.Canım kızların,kadınların tüm seksapelitesini tüm cazibesini tüm albenisini silip götürdü benden bu babet denilen ucube.Bi kereceğime isminde hayır yok.Babet de neymiş lan?40 defa babet diye tekrar etsenize.İçinizden tabi yoksa çok mal bi duruma düşersiniz elaleme maskara olursunuz millet "ne diyor bu deli"diye bakar.Öyle bi kelime babet.

  Şekli şemali de çok basit,çok yavan.Nerde babet giyen bi kadın görsem yeni küfürler icat ediyorum,başımı çeviriyorum.Babet giyen kadın bizim Cevdet abi gibi yürüyor.Babet giyen kadın yere tükürse,efevari bi yürüyüş takınsa,yoldan geçenlere laf atsa yeminlen şaşırmam.Kısacası babet kadınları erkekleştiriyor.

  Kadın dediğin kırıtarak,salına salına yürür.Ammavelakin bu babet sayesinde maratonda yürüyen atletler gibi yürüyorlar.Normal kadın "S" gibi yürür babetli kadın "Z" gibi yürür dümdüz.

  Oysa converse ya da kışlık botlar öyle mi ?En düz yürüyen kadını bile çekici yapar en çirkin kadını bile seksi yapar.Gözümüz gönlümüz açılır,içimiz ısınır şu kışta kıyamette.

  Hayatlarımızın bazen içine eden ama çoğu zaman hayatlarımızı güzelleştiren,hayalarımızın anlamı kadınlardan istirham ediyorum giymeyin şu lanet olası babet ucubesini.Makyaj yapacağınıza babet giymeyin,benim için kafidir.

  Eğer gün olurda kadın ve aileden sorumlu devlet bakanı olursam yapacağım ilk icraattir babet giymeyi yasaklatmak.İkinci icraatim kadınların konuşma sürelerine belli bir kısıtlama getirtmek olurdu.

  Lütfen sözlerimi kulak ardı etmeyin ey kadınlar.Kimse için değilse benim için.Çünkü ben sizi çoook seviyorum.Yani...


  Yaşadım, Tanrım,
Yarım ve uluorta,
Bir dahaki hayatta,
...Varsa öyle bir hayat,
Şiir yazar mıydım,
Bilmiyorum.

Ama kadınlar, Tanrım,
Öyle sevdim ki onları,
Gelecek sefer
Dünyaya
Kadın olarak gelirsem,
Eşcinsel olurum.

Cemal Süreya

Bahtsız Bedevi Çekilişe Katılmış...

Posted by JANTİ | Posted in , , | Posted on 19:46

1

  Pek şanslı biri olduğum söylenemez.Bütün şansımı sanırım peşinden az koşturmadığım aynı okula kayıt olduğumuzda sevinçten eteklerimin zil çaldığı Bayan Nihayet'le aynı sınıfa düşerek harcadım,bitirdim.Gerçi onun da şans mı şanssızlık mı olduğu tartışılır ya neyse.

  Evet şanslı biri değilim belki ama şansımı da her türlü yerde denerim,test ederim,üzülürüm ama en azından denedim derim.Hele ki beleş ve ucunda hediye neyin olduğu çekilişlere,yarışmalara balıklama atlarım.Dün yine böyle bir çekiliş duydum ve hiç düşünmeden katılayım dedim.Eee ne demiş Erman Hoca: "Oynamadan kazanamazsın"

  Bahsini ettiğim çekiliş bi blog sahibinin düzenlediği ucunda pekte büyük olmasa da bir ödül bi reklam aslında.Katılım için de şu an yaptığım gibi sitede bu çekilişten bahsetmet gerekiyormuş.Çekilişin son saatlerinde katılıyorum bakalım son anda bir sürprize imza atacak mıyım.

 Çekilişten sonra...

  Çekilişten kendi adıma bir sürpriz yaşanmadı ve beklendiği üzere yine eliboş döndüm.Aman canımız sağolsunnn.Önemli olan katılmaktı....

Gecenin Köründe Pirelerim Kaçtı

Posted by JANTİ | Posted in , , , | Posted on 18:21

0

   Bi türlü uyku tutmadı yine.Ya da bilmiyorum ya belki de zihnimin bana bi oyunu.

   Geçen hafta içinde doğum günüm vardı.Doğum günümü facebook vasıtayla öğrenip kutlayanlara selam.Ona bile yeltenmeyenlerin de amına koyam.Bilgi çağında yaşıyoruz lan,facebook diye bi bok var değil mi en ketum insanın bile doğumgünüdür,ilişki durumudur,tuttuğu takımdır,sevdiği kadındır öğrenmek mümkün.Çok mu zor lan doğum günü kutlamak+yıllardır almak istediğim fakat bir türlü bulamadığım kitabı bulup hediye ederekten beni çok mesut etmek.Haaa?

    Neyse ki çok kibar,çok nazik ve janti biri olduğumdan lafımı geri alıyorum.Zira belki de doğum günümü kutlamayarak iyi ettiniz aq.Doğumgünü dediğin şey insanın mutlu,neşeli olması gereken bir gündür değil mi?Ama biz de  öyle mi?Kısmen..Sağolsunlar hatırlayıp doğumgünümü kutlayıp beni sevindirenler oldu.Amma velakin (bu kelime birleşik mi yazılıyodu la) doğum günümü kutlayıp sinirimi bozanlar da olmadı değil şimdi doğruları konuşalım.


   Yanlış anlmayın doğum günümü kutladığı için bozulmadı sinirlerim.Kutlama mesajının akabinde cereyan eden muhabbette geçen konuşmalar dolayısıyla alt-üst oldu dengem.

   Efenim kendimden çok sevdiğim,mutluluğu benim mutluluğumdan kerelerce önemli olan,kendisini mutlu edebilmek için her türlü salaklığı (aklınıza ne geliyosa)  yapabileceğim,kendisi için nice fedakarlığa katlandığım ama karşısında bir menfaat beklemediğim biricik sevdiceğim,ayyüzlüm,saçları sırma,gözleri sürme gelinciğimdi doğum günümde iç dengelerimi bozan,zihnimi allak bullak eden,beni gündüz vakti sarhoş eden.

  Olayın içyüzüne değinecek olursak: Kendisine bir doğum gününde çok nadide,çok değerli bir hediye vermiştim.Bu  çok nadide,çok değerli hediye ben oluyorum canlarım,düşünmeyin ne verdi acep diye..Kınalı yapıncağıma, kendisinden doğum günüm olması münasebetiyle latife ederekten hediye vermeyişine üzüldüğümü söylemiştim.Lakin o hediye muhabbeti öyle bir noktaya geldi ki "Ben o hediyeyi haketmiyorum"sözünü işitti bu kulaklar (işitmez olaydı)

  Haliylen donup kaldım,ne yapacağımı ne edeceğimi ne söyleyeceğimi bilemedim,aptal bi hale büründüm.Yıllarca peşinden koştuğum,uğrunda jest,çekmediğim acı kalmayan nazlı yarim hediyeyi hak etmediğini söylüyor ve beni arkamdan vuruyordu.Sanırım haddinden fazla istemişim,haddinden fazla sevmişim hissine kapılmama neden olduysa da kendime geldim.Uzun zaman aldı tabii ki.

  Bugüne gelecek olur isek kendimi toparladım,iyiyim,güzelim, nazlı yare de kendisinin bu saçma fikirlerden vazgeçmesini,ortamda haketmeyecek biri var ise onunda ben olduğumu söyledim,rahatım...

  Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya yoksa gururlu bir kişiyim aslında inan ki.

  Dur lan dur Cemal Süreya'nın şiirine girmişim farketmeden,kendimi o kadar kaptırmıştım heyhat.Ne diyodum ha şimdilerde kafam bi önceki haftaya göre daha rahat.Daha az düşünüp daha mışıl mışıl uyuyorum ve sabahları yine kıytırık saatin sesiyle uyanıyorum en son ne düşündüğümü hatırlamaya çalışıyorum,hatırlayamıyorum ve mutlu oluyorum.

  Velhasıl günlerdir pek bi bedbahtım,pek bi düşünceli pek bi umarsız ve pek bi eli sikindeyim.Ve bu kara günlerde bi şarkı keşfettim aslında hafızamın derinliklerinde var olan bi şarkıydı bu.Ve bu kara günlerden kurtulmamda pek bi faydası oldu.Sözleri hakkında pek bi fikrim olmasa da öyle enerjik öyle şıkır şıkır bi şarkı ki bıraktım kendimi müziğe daldım kozmoslara.

  Son olarak canım,cancazım,selvi boylum al yazmalım, umarım bu yazıyı okumuyorsundur.Eğer "tesadüfen" rast geldinde okudunsa da unut okuduklarını,görmezden gel.Neme lazım sonra bunları da haketmediğini düşünürsün üzersin,üzüntüden verem edersin beni.Tamam mı okeyim?

 



Havadan Sudan

Posted by JANTİ | Posted in , , , | Posted on 23:36

0

  Cümleten selamlar!

 Yazıya değil de kahvehaneye girer gibi oldu sanki kaç yazı oldu hala şu yazıya giriş şeysini (oraya yazacağım kelime gelmedi bi türlü aklıma gelirse dipnot koyarım) tam manasıyla halledemedim,hepsinde anlık,doğaçlama saçmalıyorum şu an olduğu gibi.

 Yazmayalı yine uzun bi süre oldu.Oysa bundan bikaç ay önce her hafta bi yazı yazacağım demiştim meğer o kadar kolay değilmiş.Ama yazmayışımın haklı bir mazareti var:Klavyem bozuldu.Evet klavyem bozuldu,aynı şeyi niye iki defa yazdım ben de bilmiyorum,sanırım inanın diye böyle bir saçmalığa daha imza attım.

 Klavyemin bozulma nedenini açıklayacak olursam,merak ettiniz biliyorum eğer etmediyseniz de edin işte çay döküldü.Beni sakar veyahut bilgisayarın başından kalkmayan,bilgisayarla yatıp kalkan,onun yanında yiyip için biri zannetmeyin çünkü çayı döken ben değilim,abim..

 Ailenizle birlikte yaşıyor ve bilgisayarı sizden başka da kullananlar var ise aslında bu pekte anormal birşey değil.Ama o çay kaç yıldır dökülmedi dökülmedi tam sırasını buldu yazmayı düşündüğüm yazıma engel oldu.O çay adına sizlerden özür dilerim...:))) Umarım özrümü ciddiye almıyorsunuzdur haa alanlar varsa da almaya devam etsinler..

 Aslında o yazmayı düşündüğüm yazıyı yazıyor olmam lazımdı şu an ama yazı başka yerlere saptı.Öyleyse hazır zamanda epey geç olmuşken bu yazı nasıl olsa şimdi yayınlanmaz ben yatmaya yakın biraz oyun oynuyorum cicişler yazıya yarın kaldığım yerden devam ederim.,

       TO BE CONTUNIED

 Yazıya bir değil iki gün sonra devam ediyorum nedenini sormayın.En son klavyemin bozuluşunda kalmışım sanırım.Bunca yıldır ilk defa başıma geldi ne felaket ne berbat bir durummuş be arkadaş.Günlerce umarım facede emesende yazmazlar diye içimden dilek diledim.Ekran klavyesiyle yazmak o kadar kötü ve sinir bozucu ki.Normalde 5 saniyede yazacağım şeyi ekran klavyesi sağolsun 1 dakkada anca yazıyodum.

 Bikaç gün klavye bulmak için afedersiniz götümü yırttım ama nafile.Arkadaş hiç kimsede fazladan klavye olmaz mı yahu.Ama sağolsun bi arkadaşım bu konuda daha önceden ağzı yanmış olacak ki onda varmış fazladan bi klavyecik koşar adım kaptım geldim.Diğerine göre tuşları daha yumuşacık daha hassas ama olsun ekran klavyesinden binlerce kez daha iyidir.

 Size klavye ile ilgili bide minik bi öneride bulunayım.Evde sizden başka bilgisayarın başına oturan bi büyüğünüz özellikle de babanız klavyeniz yumuşak tuşlu olsun.Benim şahsen bu konuda çok başım ağrıdı.Mecazen değil ha gerçekten başım ağrıdı.Peder klavyeyi öyle bir kullanıyor ki yani o sesi duyunca kendinizi mahkeme salonlarında sanarsınız.Adam klavye değil bildiğin daktilo kullanıyor.

 Bundan sonra evde herdaim fazladan bi klavye ne bileyim bi mouse,bi monitör bulundurasım var.Eşeğini sağlam kazıya bağlayacaksın bu devirde hele debu kadar pinti insanlar varken etrafta.

 Bugün 14 Şubat canlarım,cancazlarım.Kandiliniz mübarek sevgililer gününüz kutlu olsun.Bu yılda mal gibi tek kaldık :((((((  Bikaç güne doğum günüm varmış unutmayın lan hediyemi isterim haaa

 Az önce öğrendim  de İbrahim Üzülmezi göndermişler ya beşiktaştan.Üzülme ibocum sana kulüp mü  yok ya.Bakın aha şuraya yazıyom bu adam haftaya Barçada.Demedi demeyin sonra..

Hasta - Pasta - Yasta

Posted by JANTİ | Posted in , , , , | Posted on 23:28

0

 Selam Millet!

 Blogta hep böyle bi mallık yapmak istemişimdir sonunda o büyük hayalime kavuştum,yaptım onu,çok sevinçliyim hatta öyle sevinçliyim ki eteklerim zil tutuştu.Sanmayın etek giyiyorum yahut İskoç asıllıyımda ecdadımın geleneğini yaşatıyorum.Sadece konuya nasıl gireyim bi türlü bilemedim saçmalıyorum işte canlarım,bidenelerim...

 Günlerdir hastayım,yorgan döşek yatıyorum anasınısatayım.Bu da uzun süredir yazmayışımın bir bahanesi olmuş oldu tabi.Gerçi o kadar çokta aktif değilim blogta,farkındayım.İşte arta kalan zamanlarda ki bu en az 10 günde bir gerçekleşiyor o zamanlarda varsa yazmak istediğim birşey basıyorum klavyemin tuşlarına usul usul.

 Konunun içine sıçtım kannımca.Ne diyordum?Ha günlerdir hastayım işte cancazlarım.Nası bi hastalık hala çözmüş değilim ve maalesef ki hala tam olarak atlatamadım nalet olsun.Salı günü boğaz ağrısı ki sabah inanmazsınız boru gibi sesim vardı konuşmaya utandım,çarşamba öksürüğe çevirdi,perşembe öksürük nezleye ya da gribe arasında ne fark var onuda bilmiyorum ya işte ikisinden birine çevirdi.Kaç gündür sümkür allah sümkür ne burun kaldı ne mendil.Burnumun bütün derileri adeta yılan derisi gibi soyuldu,yenilendi.Kaç kez kusacak oldum kusamadım dedim bari içimdekileri doğrucana bloga kusayım.İyi yapmışım değil mi?

 Ben ki bu yaşına değin hastaneye bi doğum bi de sünnet gibi zaruri ihtiyaçlar için gitmiş bi insanım hastaneye gitmek zorunda kaldım ama muayene olmadım,olamadım.Sevmiyorum o hastahane kokusunu,o kuyrukları,doktorların o umursamaz tavırlarını.

 Ben ki 10 yaşına kadar hap içmemiş bi insanım 3-4 günde içmediğim ilaç -ki bunlardan biri de lanet ettiğim aspirindi,içmediğim bitki çayı,yemediğim meyve sebze kalmadı.Bi an acaba muayene olmamakla acep hata mı ettim diye iç düşüncelere daldım ama sonuca ulaşamadım.

 Ben her kış bi kere böyle salya sümük hasta olur bitirirdim hasta olma olayını o mevsim için.Bu sene bu istatistiği çürütmek zorunda kaldım maalesef ki.Öyle ki şunun surasında daha 2-3 hafta olmuyordu bir nezle vak'asını atlatalı.Anlayamadım,çözemedim bu aynı mevsim hatta aynı ay içindeki ikinci hastalığı.

 Acep sorun bende mi?Hayır hayır belki de bu seneki kışta olmalı sorun.Zaten haberlerde yok yüz yılın yok bin yılın en soğuk kışı gibi söylemler geçiyordu.Kesin sorun bu kışta hacı,aldattı bizi.Önce yok ben öyle bin yıllık kış falan değilim deyip sıcak yüzünü gösterdi,inandırdı kendine sonra da arkamdan vurdu.

 Olmadı,olmadı 2011.Oysa senle ilgili daha güzel hayallerim vardı.Beni hayal kırıklığına uğrattın,çok kırdın beni.Neyse ki önümüzde bi Şubat ayı var.O zaman anlarız senin ne bok olduğunu.

 *İçimden dipnot düşmek geldi la.Dedim ya sünnet oldum anlayın ben erkeğim falan.Dur lan gerçi öyle dememişim sadece sünnet oldum demişim.Ama siz öyle dedim farz edin işte canlarım.Yav inanmazsınız kızlarda sünnet oluyormuş yahu."Hadi len" sesini duyar gibiyim ama cidden doğru bilgi olum niye inanmıyonuz la.Afrikanın bazı bölgelerinde kızlarda sünnet oluyomuş böylece sexte erkekler daha çok zevk alıyomuş.Yaaa bilmiyodunuz değil mi?Hala inanmayanlar falan çıkarsa eğer google amcaya sorsun o en doğrusunu bilir ama bende onun yalancısıyım tabi.

 Bunu niye mi yazdım?Bilmem.Ama kötü mü oldu la yeni bişey öğrenmiş oldunuz işte.Zaten hastayım.Daha doğrusu herkes hastayım sanıyor,yastayım kimse bilmiyor.Hastayım mastayım yastayım demişken yazıyı da bi tekerleme ile bitireyim istedim hepiniz biliyorsunuz tabi...

".hastayım hasta canım ister pasta
pastamı yediler bana cüce dediler
cücelikten çıktım ablama gittim
ablam pilav pişirmiş içine fare düşürmüş
bu fareyi ne yapmalı minareden atmalı
minarede kuş var kanadında gümüş var
amcamın cebinde türlü türlü yemiş var "
 
Canım pasta istiyo la...

Kör Olan Kim?

Posted by JANTİ | Posted in , , , | Posted on 01:07

0

 Aslında uzun süredir yazmak istediğim bi yazı vardı.İzlediğim ve çok etkilendiğim bi film hakkında nacizane fikirlerimi paylaşmak istiyordum.Ama yazıyı kafamda tam olarak kuramayışımdan ve hep erteleyişimin yüzünden bugüne değin beklemek zorunda kaldım.

 Fena da olmadı aslında.Zamanın anlam ve ehemniyetine daha uygun olacak sanırım şimdi.Ama keşke filmi az önce izlemiş olsaydım da sıcağı sıcağına yazsaydım da diyorum hani doğru konuşmak gerekirse.

 Efenim malumunuz 7-14 Ocak Görme Engelliler haftası...Üstüne yazacağım film de görme engelli bir çocuğun yaşadıkları ile ilgili.İran sinemasının en değerli ve en güzel filmlerinden biri : Cennetin Rengi



 Filmin asıl ismi Tanrının Rengi.Majid Majidi'nin yazıp yönettiği filmde görme engelli Muhammed'in başından geçen olaylar masalsı ve dokunaklı bir şekilde anlatılıyor.

 Filmin konusundan biraz bahsetmek gerekirse; görme engelliler okulundan yatılı okumakta olan Muhammed okulun tatil olmasından sonra babası tarafından istemeye istemeye köye götürülür.İstemeye istemeye diyorum zira Muhammed'in babası onu götürmeyi pek fazla istememekte ve ondan utanmaktadır.Neyse efenim,sonunda baba-oğul giderler köye.Muhammedin annesi ölmüştür ve babası da yeni evlilik planları yapmaktadır.Bu da aslından onu istemeyişinin bir başka nedeni.Köyde Muhammed'in sevecen ninesi Aziz ve iki kız kardeşi bulunmaktadır.Köyünde Aziz ve kardeşleriyle mutlu günler geçiren Muhammed'i babası kör bir marangozun yanına çırak olarak vermeyi düşünmektedir ancak annesi buna razı gelmez.Ancak o yine de annesini dinlemez ve Muhammed'i marangozun yanına verir.Muhammed marangozun yanında ağlamakta,kör olmaya lanet etmekte,ninesi Aziz ise oğluna kızgın ve dargın bi şekilde evi terketmeye karar verir.Oğlu zar zor da olsa annesini eve tekrar getirse de Aziz hayata gözlerini yumar.Evleneceği kadın da evlilikten vazgeçinde bitap düşen Muhammed'in babası onu eve geri getirmeye karar verir.Ancak yolda gelirlerken tahta bir köprü üzerinde karşıya geçerlerken köprü yıkılır ve Muhammed azgın nehrin sularına düşer.Babası  da şaşkınlıkla atlar nehre.Uyandığında ise herşey için çok geçtir artık.Muhammed ölmüştür.



 Filmin konusu kabaca bu şekilde.Filmde öyle sahneler var ki en sert,en duygusuz,en kaba bi insan bile göz yaşlarını tutmakta zorlanabilir.Kör Muhammed'in yere düşen bir kuşu elleriyle yuvasına koyma çabası,çiçekleri kör alfabesiyle okumaya çalışması,Aziz'in kıyıya vuran balığı nehre bırakması...Herşey o kadar yerli yerinde o kadar şiirsel ki.Muhammed'in şu sözleri hele ki;

"görebilseydim... diğer çocuklar gibi köy okuluna giderdim. ama ben dünyanın öbür tarafında körler okuluna gitmek zorundayım. öğretmenim tanrının körleri daha çok sevdiğini söyledi. çünkü onlar göremiyormuş. ben de eğer öyle olsaydı bizi kör yapmazdı, çünkü böyleyken onu göremeyiz dedim. o da bana "tanrı görünmezdir, o her yerdedir. onu istersen hissedebilirsin, parmaklarınla onu görebilirsin" dedi. ben de her gün parmaklarımın dokunduğu her şeyde tanrıyı aradım... ve ona her şeyi anlattım. kalbimdeki sırları bile..."

 Şu anlamlı günler de Cennetin Rengi'ni ve Majid Majidi'nin Söğüt Ağacı olmak üzere diğer filmleri izlemenizi ısrarla ve şiddetle tavsiye ederim.Belki o zaman anlarsınız "Acaba kim kör?"

 Göz ki hayallerimizi yıkan bir katildir,dışarısı görmek istemediğiniz çirkinlerle doluysa bir körün en büyük korkusu "görmek"tir.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...